JİTEM davasının gerekçeli kararı: Sanıkların beyanları yeterli görüldü
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 1993-1996 yılları arasında 18 kişinin öldürülmesi olayının faili meçhul failleri davasında beraat kararının nedenini açıkladı. Daha önceki beraat kararı istinaf mahkemesi tarafından bozulan mahkeme, kararını esas aldı. sanıkların beyanları üzerine tekrar tamamen beraat.
t24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre mahkeme, belgedeki ses kayıtlarını “hukuka aykırı” olarak nitelendirirken, JİTEM sanığı Ayhan Çarkın’ın itiraflarını da sanığın ifadeleriyle çeliştiği için çelişkili buldu. Dosya yeniden istinaf mahkemesine gidecek. Ancak gerekçeli kararın yazılması bile üç ay sürdüğünden, üzerinden 30 yıl geçmiş bazı cinayetlere ilişkin belgeler zaman aşımı süresine girecek.
2021 yılında istinaf mahkemesinin bozma kararının ardından yeniden yargılama yapan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı yeniden beraatle sonuçlandı. Mahkeme gerekçeli kararını karardan üç ay sonra tamamladı.
‘CİNAYETLER YAKALANMAYACAĞINI DÜŞÜNEN KİŞİLER TARAFINDAN İŞLENDİ’
Kararda, “Cinayetlerin aynı dönemde ağırlıklı olarak Kürt etnik kökenli bireylere karşı işlendiği anlaşılmaktadır. İstanbul ve Ankara’da yaşayan avukatlar ve iş adamları öldürülürken, o dönemde özellikle 1990-1994 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ciddi terör olayları yaşandı. Alınıp infaz edildiğinde, şehir dışında kamera kaydı bulunmayan yerlerin tercih edildiği, cinayetlerin yakalanmamak için güvenlik güçlerine güvenen kişi veya kişiler tarafından işlendiği anlaşılmaktadır.”
İTİRAFÇI ÇARKIN’IN İFADELERİ ÇELİŞİK BULUNDU
Cinayetleri itiraf eden ve detaylı bilgi veren polis memuru Ayhan Çarkın’ın ifadelerini değerlendiren mahkeme şu sonuca vardı:
“Suçun işlendiği tarihten yaklaşık 18 yıl sonra polis memuru Ayhan Çarkın’ın sözü üzerine soruşturma başlatıldı ve bunun sonucunda aralarında Ayhan Çarkın’ın da bulunduğu kamu görevlisi sanıkların çoğu hakkında kamu davası açıldı. Sanık Ayhan Çarkın’ın aşağıda detaylandırılan ifadeleri bazı olaylara ilişkin delil ve bulgularla çelişirken, bazı olaylara ilişkin ifadeleri ise birbiriyle çelişmektedir. Sanık Ayhan Çarkın, İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iki ayrı ay süreyle söz verdi. Beklenen sonuç, sanığın soruşturma aşamasında verdiği ifadelerin, aradan geçen süre ve itiraf kararı dikkate alındığında açık ve dengeli olmasıdır. Sanığın aynı olayla ilgili verdiği bir ifadede cinayeti görmediğini ancak arkadaşından duyduğunu belirttiği ortaya çıktı. Bir sonraki açıklamasında cinayeti gördüğünü ve suçu işleyenlerin isimlerini belirttiğini, bir başka açıklamasında ise suçu işleyenlerin isimlerini artırdığını söyledi. Sanık Ayhan Çarkın, 13 Mayıs 2015 tarihli mahkemede verdiği ifadede daha önce vermiş olduğu tüm ifadeleri geri almıştır. Mahkememizin bu genel tespiti nedeniyle sanık Ayhan Çarkın’ın olaylara ilişkin ifadesi başka delillerle teyit edilemediğinden mahkûmiyet için yeterli görülmemiştir. mahkumiyet için yeterlidir. “Sanık Ayhan Çarkın dışındaki sanıklar, kendilerine isnat edilen suçları reddederek, hukuka aykırı bir şey yapmadıklarını belirttiler.”
‘KONSEY VE MİT RAPORLARI SADECE DURUŞMA VE VARSAYIMDIR’
‘Susurluk çetesi’ne ilişkin TBMM, Bakanlık, Komisyon ve MİT’in raporlarının da yer aldığı kararda şu tespitlere yer verildi:
“Raporlar; duyum, tahmin ve analizlerden ibaret olup, genel görüşler, bir dönemin devlet hayatına ve kamuoyu algısına ilişkin değerlendirmeler içermesi, olaya dayalı herhangi bir bilgi içermemesi ve sanıkların mahkûmiyeti için yeterli görülmemektedir. Herhangi bir olaya ilişkin görgü tanığına dayalı bilgi içermemektedir.”
TESET KAYITLARI TUTUKLAMA İÇİN YETERLİ GÖRÜLMEDİ
Kararda, öldürüldüğü tahmin edilen ve bugüne kadar mezarı bulunamayan Susurluk çetesinden Tarık Ümit’in talebi üzerine MİT’te alınan ses kaydıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Tarık Ümit’in ifadeleriyle görgü tanıklarının ifadeleri arasında bariz bir çelişki var. Bu çelişkiler nedeniyle bant çözümlerine uyulmadı. Halbuki; Bu görüşmenin kayıt altına alınmasının Tarık Ümit’in bilgisi ve iradesi dahilinde olup olmadığı, Tarık Ümit’in ifadelerinin ifade alınması gibi bir prosedüre dayanmadığı, 26.12.2015 tarihinde yapılan itirafa dayalı bir sonuç doğurmasının mümkün olmadığı kayıtlardan belli değildir. Tarık Ümit’in bu açıklamalarının suç teşkil etmediği hakim veya savcı önünde ortaya çıktı. İtirafın niyetinden farklı bir amaçla yapılmış olabileceği değerlendiriliyor, Tarık Ümit’in vefatına ilişkin bant kayıtlarındaki hususların doğrulanması mümkün görünmüyor, bant kayıtlarında detaylara yer verilmemiş, genel olarak bahsedilmiş terimlerdir ve çoğunlukla kurbanların üzerinde bulunan para, uyuşturucu ve silahlarla ilgili bilgiler içerir. “Belgedeki diğer delillerle teyit edilmeyen konuşmaların sanıklar aleyhine delil olarak kabul edilmesi mümkün değildi.”
Kararda, Tarık Ümit’in ses kaydının alındığı ortamda bulunan Hakkı Yaman Namlı’nın da toplantıya katılarak anlatımları doğruladığı vurgulandı. Öte yandan Namlı’nın açıklaması yeterli görülmedi ve şöyle açıklandı:
“Namlı bunları doğrulasa da bu toplantı hakim veya savcı huzurunda söz alma süreci değildi, Tarık Ümit’in hangi koşullar ve kurallar çerçevesinde açıklama yaptığı, baskı/yönlendirme altında olup olmadığı belirlenmedi. Dönemin kurallarına göre bu açıklamalarının arkasında hangi amaç ve saikin yattığı değerlendirilerek, bu eylemleri kahramanlık olarak görmesinin ve bunlarla prestij kazanmaya çalışmasının mümkün olduğu değerlendirilmiş ve bunların şunlardan ibaret olduğu anlaşılmıştır: Eylemlerin nasıl işlendiği ve eylemlere katılanlar hakkında herhangi bir ayrıntıya yer verilmeyen genel, soyut ifadeler.”
POLİSİN KAYBETTİĞİ SİLAHLAR İÇİN POLİSİN BEYANNAMESİ GEÇERLİ KABUL EDİLDİ.
Kararda, polise bağışlanan ancak ortadan kaybolan ve birçok eylemde kullanıldığı tespit edilen Uzi ve Baretta marka silah ve mühimmat hakkında şu değerlendirme yapıldı:
“Ceza mahkûmiyeti tesadüfi olasılıklara değil, açık ve kesin delillere dayanmalıdır. Bu delil hiçbir şüpheye veya başka bir olasılığa izin vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına güvenip diğer kısmını göz ardı ederek varılan bir sonuca değil, açık ve kesin bir delile dayanmalıdır. Sanığın yüksek de olsa bir olasılıkla cezalandırılması, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan karar verilmesi anlamına gelecektir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazılı cevabına göre, Parabellum marka mermilerin üretim yılı 1902, Uzi marka silahların üretim yılı 1950 olduğu, dolayısıyla Parabellum marka mermilerin Uzi markası dışındaki silahlarla da kullanılabileceği belirtildi. Bu prestijle olayda ele geçirilen kovanlar ve mermi çekirdekleri Uzi marka silahların dışında bulunamadı. Sanıkların suçlamayı kabul etmedikleri, sanık Ayhan Çarkın’ın sonradan değiştiği, silahla silah kullanımının mümkün olduğu yönündeki ifadeler dışında, sanıkların suçsuz olduğunu gösteren şüpheye yer bırakmayacak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilmemiş olduğundan, Suçu sanıkların işlediği takdirde sanık, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere masumiyet karinesi dikkate alınarak şüpheden yararlanacaktır. Kural gereği sanıkların farklı şekilde beraatına karar verildi.”
DOSYALARIN SÜRESİ BİTECEK
Karara göre dava yeniden istinaf mahkemesinde görülecek. Ancak bu süreçte 1993 ve 1994 yıllarında işlenen cinayetlere ilişkin belgelerin zamanaşımına uğrama riski bulunmaktadır. Öncelikle Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın’ın belgesinin süresi 30 Eylül’de dolacak. Dava sonuçlanıncaya kadar diğer belgelerin de zamanaşımına uğrama riski var.
NE OLDU?
İstinaf mahkemesi daha önce aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in de bulunduğu 19 sanık hakkında açılan davada 18 faili meçhul cinayete karıştıkları gerekçesiyle verilen beraat kararını bozmuştu. İtirazda, sanık Ayhan Çarkın’ın ifadelerinin belge kapsamındaki diğer ifade ve delillerle doğrulanıp doğrulanmadığı ve bu ifadelerin maddi olay-olaylarla uyumlu olup olmadığının karar aşamasında tartışılmadığına dikkat çekildi. yer. Kararda, cinayet kurşunlarının kimliğinin araştırılması gerektiği belirtildi. Ayrıca sanıklar hakkında beraat kararları verilirken başvuru hususunun gösterilmemesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ihlal edildiği belirlendi. (HABER MERKEZİ)